Akl kim gavvâs-i deryâ-yı kemâl-i ilmdir
Cevher-i zâtın tasavvur eylese hayrân olur
Fuzuli’ye ait bu beyit aklın hakikatini ve kıymetini son derece etkileyici bir tarzda dizelere döker. Beyitte ilim, derinliklerinde hakikat mücevherlerini saklayan bir denize benzetilmiş. Akıl da bu muhteşem ve mükemmel denizin bir dalgıcı olarak nitelenmiş.
Akıl, varlığımızın özünün özüdür. Varlık hayat ile kıymetlenir, hayat da akıl ile inkişaf eder. Akıl bize emanet edilen tüm yetenekler (istidat) gibi geliştirilmeye açıktır. Hayatta hiçbir tercihimiz yoktur ki yeteneklerimizi ya geliştirme ya da köreltme istikametinde bir adım olmasın. Akıl, iyi işlerde de kötü işlerde de kullanılabilir. İyiyi kötüden, doğruyu yalandan, güzeli çirkinden hassasiyetle ayırabilen akıl ‘hikmet’ üretir. Kötüyü iyi, yalanı doğru gösteren şeytani bir zekâ ise ‘cerbezeci’dir. Aklın köreltilmesi, iyi ve kötünün, fayda ve zararın fark edilmemesi haline de ‘gabavet’ deriz, ahmaklık deriz. Bu manada hikmet, aklın kıvamı, orta hali ve denge noktasıdır.
Aklı aşırı yüceltenler olduğu gibi aşırı değersizleştirerek ötekileştirenler de yok değil. Katı akılcılar (katı rasyonalistler) akla sonsuz derecede güvenir. Bir nevi akla iman eder. Bu anlayışta akıl her şeyin onay mercii kabul edilir ancak hiçbir şeyden onay alma ihtiyacı da duymaz. Katı akılcılığın karşısında ise katı imancılık (fideizm) vardır. Fideistler inancın akıl ile çatıştığını, onunla ispat edilemeyeceğini savunur. İnanç konusunda akıl devre dışı bırakılır, imanın ancak ‘inanç sıçraması’ ile kazanılabileceği düşünülür. Kartacalı kilise babası Tertullian’ın “Saçma olduğu için inanıyorum” (Credo quia absurdum est) sözü bu manada meşhurdur.
Devamı Açıkdeniz dergisinin 22. sayısında…