Hakikat Arayışı

acemi bir seyyahın notları

Kategori: Kı[s]sa Kı[s]sa

Yağdır mevlam…

GÖKLERDEN ŞEFKATLE indi rahmet damlaları, güneş ışınlarına kardeşlik ederek. İltifat numunesi hususi damlalardan nasibi olanların gözleri semaya çevrildi. Çorak kalpler ise farkında bile değildi rahmetin. Rahmetin mesajı kalbine de inen iki muhteremin lisanlarında –biri cehrî diğeri hafî– iki şükür çiçeği…

Susuyorum

Kederimi yalnız ve yalnız Sana sundum… Bir bir defnettim sırrımın mahzenine… Çatlasa da kalbim ve dudaklarım… Su…su…yorum… İftarsız bir ramazanda… Oruçluyum…

Gıybet bozan oruç

İçi içine sığmıyordu… Mutlaka birine anlatmalıydı. Anlatmasa sanki patlayacak gibiydi. Sakla, sakla nereye kadardı… Oysa insana sır duygusu verilmişti. Sırrı, bazen kıymetli mücevherlerin mahzeniydi, bazense ölümcül virüslerin karantinası… Berk gibi bir ses yankılandı derinlerden: “Gıybet orucu bozar mı?” İrkildi… Kendine…

9.05

Put kesildi ruhlar… Esrarlı bir uğultunun esir aldığı şehirse kaskatıydı. Bu nasıl bir sihirdi ki her şeyi ânında dondurmuştu. Zemherire direnen bir hayat kıvılcımı da olmasaydı camid sanırdın cümle âlemi. Caddeyi adımlayan bir ateş parçası, cansız ruhların huzurunu kaçırdı. “Niye…

güldür namaz

mest edici ezelî güzelliğin gölgesine bugün, bir gül takdim edemeyen mağrur; göz kamaştırıcı sermedî güneşi gördüğünde yarın, bin gül takdim etse affedilir mi?

Bitkiler oruç tutmaz

Orucu yüzünü nurlandırmış mübarek bir dede “bitkiler oruç tutmaz” diye mırıldanarak sevgiyle çiçeklerini suluyordu. Sigarasını gizlemeye çalışan mahcub bir gencin gönlünü çok derinlerden sarstığını, belki de hiç fark etmeyecekti…