Hakikat Arayışı;
seyr-i süluku necm-i hakaik,
merakı keşf-i esrar,
bineği burak-ı hikmet,
pusulası Kur’an ve tefsiri Risale-i Nur,
olan bir acemi seyyahın notlarıdır…
Hakikat Arayışı;
seyr-i süluku necm-i hakaik,
merakı keşf-i esrar,
bineği burak-ı hikmet,
pusulası Kur’an ve tefsiri Risale-i Nur,
olan bir acemi seyyahın notlarıdır…
Selamun aleykum abi Üstadın Şu cümlesini uzun süredir düşünüyorum:
Kuran semavi,hakkaniyetli ve kendi halık-ı rahiminin mübarek kelamı olduğunu imza ediyor.(şualar 137)
Burada kendi halık-ı rahiminin ibaresi beni düşündürdü .kuran mahluk mudur değil midir sorusuna cevap ararken buna rastladım.Tam olarak anlayamadım.Yardımcı olursanız sevinirim.
Şualar’daki ilgili paragraftaki cümlenin öznesi “Kur’ân’ın tercümanı olan zâtın (aleyhissalâtü vesselâm)” olduğundan “kendi” ifadesi de Peygamber Efendimiz’e (a.s.m.) bakıyor. Yani cümle “Kur’an, Resul-i Ekrem’in (a.s.m.) Halık-ı Rahiminin mübarek kelamıdır” manasındadır.
Burada bahsedilenlerin öncesini de okursanız kendi Halıkı dediği Peygamber Efendimiz aleyhissalatu Vesselam’ın Halikınınn gerçek kendi sözü olduğunu kastediyor. Peygamber Efendimizin Halıkı yani Peygamber Efendimizi yaratan onu peygamber olarak gönderen. Selam ve dua ile… kur’an-ı Kerim kesinlikle yaratılmamıştır Allah’ın kelamıdır Fakat onun yazılı olduğu Kağıt mürekkep yaratılmıştır Selam ve dua ile…
Selam un aleykum abi 3. mektupda üstad bir gezegenin yörüngesinden çıkıp şirin bir görüntü ve küçük yıldızlara kumandanlıktan sonra tekrar güneş sistemine dahil olduğundan bahsediyor, açıklayabilir misiniz
aleykümselam,
üstad’ın 3. mektuptaki cümlelerini kısaca şöyle yorumlayabiliriz:
1-“şu seyyareler, kumandanları olan güneşin dairesinden çıkıyorlar”: gökyüzünde güneş ve aydan sonra en parlak yıldızlardan bir kısmı aslında gezegenlerdir. Gezegenler (ve de yıldızlar) güneşin dairesinde, yani güneş doğduğu istikamette iseler, gündüz güneş olduğu için, gece ise güneş ile birlikte dünyanın diğer tarafında kaldıklarından görünmüyorlar. (Mesela Merkür şimdilerde böyle bir konumdadır.) Ne zaman ki güneşin dairesinden çıkıyorlar, yani güneşin aksi istikametin gökyüzünde bir konumda yer alıyorlar, o zaman gökyüzünü zinetlendirerek tefekküre vesile oluyorlar.
2-“sabit yıldızlar dairesine girerek semâda yeni yeni nakışları ve san’atları gösteriyorlar.”: sabit yıldızlardan kastedilen daire ise günümüzde burçlar olarak isimlendirilen (kanatlı at, kartal, oğlak, kova, yay, akrep, çoban vs.) yıldız kümeleridir. gezegenler güneşin etrafında seyahat ettiklerinden gökyüzündeki yerleri sürekli değişir. bunun bir sonucu olarak gezegenleri aylar geçtikçe farklı burçlar üzerinde temaşa ederiz. Mesela, Satürn Başak burcunun kuzey batısında, Venüs ise Başak kümesinin güney doğusunda bir konumda gökyüzünde konumlanmıştır. Her ikisinin arasında ise Ay tüm ihtişamıyla gökyüzünü süslemektedir.
3-“Bazen kendileri gibi parlak bir yıldıza omuz omuza verir, güzel bir vaziyet gösteriyorlar.”: Bazen gezegenler gökyüzündeki parlak yıldızlarla yan yana gelirler. Mesela, şimdilerde Jüpiter doğu istikametinde ikizler burcunda görülmektedir. İkizler kümesinde yer alan Pollux ve Castor gibi parlak yıldızlara arkadaşlık etmektedir.
4-“Bazen küçük yıldızlar içine girip bir kumandan suretini gösteriyorlar.”: Bazense gezegenler kendilerinden daha zayıf parlaklıkta olan yıldızların bulunduğu yerleri mekan edinirler. Başak kümesindeki Satürn ve Venüs’ün durumu (Ay’ı ihmal edersek) bu manzarayı teşkil etmektedir.