İyi bir başlangıç, iyi bir sonuç almak için çok önemli bir adım olarak kabul edilir. Bir şeye nasıl başlanıldığı, bir işin besmelesi bu nedenle çok büyük değer taşır. Başka bir ifadeyle başlangıç şartları, sonuca götüren tüm süreci derinden etkileyen hassas ölçüleri barındırır. Başlangıçta meydana küçük bir değişim ilerleyen süreçlerde büyük farklılıklara neden olabilir. Çekirdekteki küçük bir detay ağacın hayatında, yaprağında, çiçeğinde ve meyvesinde büyük değişimleri sonuç vermesi misali.
Her yeni gün önümüze açılmış yeni ve beyaz bir sayfadır. Bu sayfayı nelerle dolduracağımıza baştan karar vermenin ve iyi bir başlangıç yapmanın ayrı bir önemi vardır. Madem günün ilk saatlerinde yapılanlar geri kalanını cidden etkiliyor, öyleyse güne iyi bir başlangıç için erken kalkmaya ihtiyacımız var. Güne erken başlama öncelikle günü bereketli kılacak ve daha verimli geçmesini sağlayacaktır. Erken kalkanların büyük bir çoğunluğunun uyku problemleri yoktur mesela. Bu nedenle gün içinde nadiren kendilerini yorgun hissederler. Erken kalkma vücut hormonlarını da düzenlediği için hem maddi hem manevi sağlığın korunmasına yardımcı olur. Erken kalkanlarda kilo problemleri de az görülür, stres ve depresyon vb. psikolojik sorunlar da.
Erken kalkmanın huzur ve mutluluk kaynağı olduğuna dair hikmetli bir kıssa anlatılır. Bu kıssa adaletiyle meşhur İran hükümdarı Nuşirevan ile veziri Büzürg-Mihr arasında geçer. Büzürg-Mihr her sabah çok erken kalkarak sultanın huzuruna gitmektedir ve ona erken kalkan birinin daha mutlu olacağını söylemektedir. Bu davranışı kendisine karşı bir sitem olarak algılayan Nuşirevan bir gün dayanamaz ve vezirine iyi bir ders vermek ister. Ertesi sabah kılık değiştirttiği hizmetkârlarına, Büzürg-Mihr’e zarar vermeden elbiselerini almalarını emreder. Elbisesiz kalan Büzürg-Mihr diğer günlerin aksine o gün sultanın huzuruna geç çıkmak zorunda kalır. Vezirine kendi sitemini ifade etmek için önemli bir fırsat yakaladığını düşünen sultan “Erken kalkmanın mutluluk kaynağı olduğunu söylerdin. Oysa bu sıkıntı senin başına erken kalkman yüzünden geldi” der. Sultandan hiçbir zaman lafını esirgemeyen Büzürg-Mihr’in cevabı ise oldukça manidardır: “Sultanım, bu sefer erken kalkan hırsızlardı. Mutluluk onların da hakkı.”
Her ne kadar mutlu bir hayat için erken kalkmanın gerekliliği herkes tarafından bilinse de, nefse en zor gelen işler arasında sayılabilir, sabah gün doğmadan uyanmak. Özellikle bahar ve yaz aylarında bu zorluk bir misli daha artar. Aslında bahar ve yaz ayları, havaların ısınmasıyla dünyanın ve üzerindekilerin kış uykusundan uyandığı ve yeniden dirildiği zamandır. Yeryüzündeki tüm canlıları olumlu yönden etkileyen bu sıcaklık değişimleri, insanın fizyolojisinde de önemli bir kısım değişimlere neden olur. İklim değişimlerine karşı hassas bir fizyolojiniz varsa, “bahar yorgunluğu” olarak bilinen bir yorgunluğu ciddi bir şekilde hissedersiniz. Bu yorgunluğu üzerinizden atmak için ise fazla uyumak çare değildir. Aksine sabahları geç kalkmak yorgunluğun şiddetini bir kat daha arttıracaktır.
İster namaz kılmak için, ister işe, okula gitmek gibi bir zorunluluktan isterse de sağlık, mutluluk arayışı vb. nedenlerle erken kalkmak zorundayızdır. Erkenden kalkmak problemini aşmak için ise şimdiye kadar birçok yöntem uygulana gelmiştir. Fakat “SnūzNLūz” isimli bir saat gibisi şimdiye kadar hiç denenmemişti. Bu saatin özelliği alarmını her susturduğunuzda sevmediğiniz bir organizasyona -önceden belirlediğiniz miktarda bir parayı- bağış yapıyor olmanız. SnūzNLūz sürekli internete bağlı ve dünya üzerinde 1600 bankanın desteklediği ve 6200 civarında organizasyonun üye olduğu yeni bir sistem. Bu sistem size “Su uyur, düşman uyumaz; uyudukça düşmanınızı destekliyorsunuz” mesajını veriyor. Nefret ettiğiniz bir organizasyona ve düşmanınıza para kazandırmak korkusuyla uyanmayı sağlayan ilginç bir yöntem, SnūzNLūz.
Dünyevi servetinizi düşmanınıza bağışlama korkusunu harekete geçirerek uykudan uyandıran SnūzNLūz, her sabah uhrevi çok büyük bir servetimi kaybetme tehlikesini yaşadığımı hatırlattı. Çünkü farkında olsam da olmasam da, başucumdaki saatimin ve cep telefonumun alarm düğmesini kapatmaya her yeltenişimde uhrevi servetimi en sevmediğim düşmanım olan şeytana kaptırmak riskiyle karşı karşıyaydım. Mülke bakan yönüyle benim için medeniyet harikası ve Cennetin bir kısım nimetlerinin dünyevi numunesi olan başucumdaki cihazları, gafletim ve tembelliğim nedeniyle -melekût boyutuyla- ahiretle irtibatlı manevi bir SnūzNLūz’e dönüşebilirdim.
Oysa Peygamber Efendimiz (a.s.m) sabah namazının iki rekât sünnetinin dünya ve içindeki her şeyden daha hayırlı olduğunu ders vermişti. Sünneti bu derece kıymetli olan bir namazın, farzları daha faziletli olmalıydı. Kâinatın medar-ı iftiharı (a.s.m.) sünnetiyle, farzıyla çok değerli olan sabah namazının önemine ise şu sözleriyle dikkat çekmişti: “Eğer yatsı namazı ile sabah namazındaki faziletini bilselerdi, emekleyerek ve sürünerek de olsa bu iki namaza gelirlerdi.” Tüm bu hakikatleri tefekkür ederken, sabah namazına kalkma ve günün ilk saatlerini değerlendirme meselesi üzerinde ciddi bir şekilde tekrar düşünmem ve iç muhasebe yapmam gerektiğine çok daha fazla ihtiyaç duymaya başladım.
Dokuzuncu Söz’de Bediüzzaman sabah namazını kılarken farklı zaman boyutlarındaki Allah’ın külli nimetlerinin ve külli icraatlarının hatırlanması, üzerinde düşünülmesi gerektiğini vurgulamıştır. O sabah namazını kılarken, senelik değişimlerde baharın ilk günlerine, insanın ömründe ana rahmine ve kâinatın ömründeyse yaradılışın ilk günlerine ait külli icraatları ve nimetleri tefekkür etmeyi ders vermişti. Bediüzzaman tefekkür yolunu ve ibadet şuurunu örnek olan her insan, her günün bu erken vaktinde, tüm yaradılış hadiselerinin ilk ânlarını yakînen sezinleyebilecek bir atmosferi yakalama imkanına sahiptir. Sabah namazını bu bilinç ve imanla kılan biri ise, hiçbir varlığa nasip olmayacak derecede şuurlu ve külli bir ubudiyete kanat açabilecektir. Her gün verilen yirmi dört altının ilkini Allah yolunda harcayarak hayırlı ve bereketli bir siftah yapacak ve namazıyla o güne bismillah diyerek başlayabilecektir.