Günlük konuşma dilinde iftira ile gıybet sıklıkla birbirinin müteradifi manasında kullanılır. İkisi arasındaki farkı önemsemeyen biri için gıybete iftira, iftiraya gıybet demek çok da önemli değildir. Oysa gıybet ile iftira arasında çok derin bir fark vardır. Belki bu fark doğru ile yalan arasındaki fark kadar büyüktür.
İftira Arapça “fry” kökünden gelir. Birine asılsız suç, günah veya kusur sayılan bir söz veya davranış isnat etmektir. Gıybet ise Arapça “gyb” kökünden türemiştir. Birinin gıyabında, arkasından onun hoşlanmayacağı söz ve davranışlarından bahsetmektir.
Peygamber Efendimiz (ASM) gıybeti “birinizin kardeşini hoşlanmayacağı şeyle anmasıdır” diye tarif eder. Gıybet ile iftira arasındaki farka ise şöyle işaret eder: “Eğer söylediğin onda varsa gıybetini yapmış oldun. Eğer söylediğin onda yoksa bir iftirada bulundun.” [Ebu Davud, Edeb 40 (4874); Tirmizi, Birr 23 (1935); Müslim, Birr 70 (2589).]
Peygamber Efendimiz (ASM) nihayetinde ilahi huzura perdesiz kabul edilmek olan Miraç yolculuğunda ahiret âlemlerini de gezer. Bu gezintisinde bakır tırnakları ile yüzlerini ve göğüslerini tırmalayan bir kavim görür. Cebrail’e (AS) sorduğunda onların gıybet ve iftira sahipleri olduklarını öğrenir.
Yeryüzünde kardeşinin etini yemek gibi kötü bir fiile tevessül etmenin ahretteki karşılığı kendi etini lime lime etmektir. Kur’an’da “Gıybet etmeyin” diye emredildikten sonra “Sizden biri, ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? Hucurat, 49/12.” denilerek gıybetin ne kadar çirkin bir davranış olduğu zikredilir. Bediüzzaman’ın yorumuyla Kur’an gıybeti altı derece (1-aklen, 2-kalben, 3-insaniyeten, 4-vicdânen ve fıtraten, 5-asabiyeten, 6-milliyeten) çirkin göstererek şiddetle yasaklamıştır.
Kur’an’ın bir başka ayetinde ise Allah’ın katında iftiranın çok büyük bir suç olduğuna şöyle dikkatler çekilmiştir:
Siz bu iftirayı dilden dile birbirinize aktarıyor, hakkında bilgi sahibi olmadığınız şeyi ağızlarınızda geveleyip duruyorsunuz. Bunun önemsiz olduğunu sanıyorsunuz. Hâlbuki bu Allah katında çok büyük bir suçtur. Nur 24/15
Hâsıl-ı kelam, iftira ve gıybet iki farklı ahlak-ı seyyiedir. Fakat iftira, gıybetten daha büyük bir zulüm, bir ahlaksızlıktır.
Eğer doğru dese zaten gıybettir. Eğer yalan dese hem gıybet, hem iftiradır; iki katlı çirkin bir günahtır. Mektubat, 22. Mektub, Uhuvvet Risalesi
Gıybet bağlayıcıdır; çünkü doğrudur, gerçeğin ifadesidir. Yanlış tarafı bu doğrunun yanlış bir mekânda söylenmiş olmasıdır. İftira ise serbesttir, zira yalandır, gerçek dışılığının herhangi bir sınırı da yoktur.
İftiraya gıybet adını takmak ise ya gaflettir ya da suiniyettir. Zira bir yalanı doğru kabul etmek, ettirmektir. İftira ile gıybet arasında, yalan ile doğru kadar derin bir dere vardır. Bu derenin doldurulması ise müşküldür.
Hülasa, bir iftirayı gıybet olarak isimlendirmek çok sinsice bir yalancılıktır, kizbdir. Buna bilinçli bir şekilde tevessül eden biri, iftiracının yalanlarıyla iftiraya maruz kalanı da lekeler.
Hâlbuki bilmez ki en fazla kirlenmiş olan kendi dili, dimağı, kalbidir.