Hayatı cesaret de korur, korku da. Korkulmaması gereken durumlarda olabildiğince cesur olmalı. Lakin tehditlerden de ölçülü bir şekilde korkmalı. Cesaret ve korku sanki hayatın gaz ve freni. Hayat yolunda önümüz açık olduğunda aklın rehberliğinde cesaretle ilerlemeli. Ömrün virajları ve tümseklerinde ise endişe ve korku frenlerini kullanmaktan da çekinmemeli.
İnsan nelerden daha çok korkar? Elbette bunun toplumlara ve bireylere göre farklı cevapları olabilir. Son dönemde ülkemizdeki bazı saha araştırmalarında bu soruya verilen cevaplarda tabii afetler, sağlık sorunları ve ekonomik krizler ilk sıralarda yer alıyor. Peki tabii afetlerden ve özellikle depremden niçin daha çok korkuyoruz? Bu sorunun cevabı oldukça girift olsa da belki de bunun en temel sebebi depremin kitlesel ölüm ve betonların arasında sıkışıp kalma ihtimali gibi bir dehşeti hatırlatmasıdır. Ülke nüfusumuzun büyük bir kısmı deprem riskinin yüksek olduğu bir coğrafyada yaşıyor. İkamet ettiğimiz evlerin önemli bir oranının sağlamlığı konusunda da ciddi endişelerimiz söz konusu. Bunlar gibi birçok sebebe binaen deprem riskinin yüksek olduğu bir coğrafyada beton yığınlarının içinde yaşama mecburiyeti endişe ve korkuları arttırıyor. 6 Şubat 2023 depremlerinin yaşattığı dehşetin yanı sıra beklenen bir Marmara depremi bugünlerde –özellikle İstanbul’da– endişe ve korkuları daha da derinleştiriyor.
Devamı Açıkdeniz dergisinin 16. sayısında…