Bazı sorular çok bereketlidir, öyle ki asla tüketilemez. Bu tüketilemeyen sorular insanlık tarihi boyunca dile getirilmiş ve gelecekte de güncelliğini koruyacaktır. Bu soruların kıymetini takdir edebilirsek hayatımız boyunca tazeleyerek sormayı başarabiliriz. Bunlar arasında belki en kritik olanı genel anlamda “İnsan nedir?” ve özel anlamda da “Ben kimim? sorusudur.
“Sen seni sen mi sanırsın?” diye sorar Nurettin Topçu ve insandaki benlik duygusunun önemine şöyle dikkat çeker: “Ben dedirtmek için bende benlik oluyor; benden geçirmek için benlikte kıyamet kopartıyor. (…) Beni her şey yapıp hiçe boşaltan da O…”
İnsan kelimesinin etimolojisini incelediğimizde Arapça nisyan yani unutmak ile aynı kökten geldiğini öğreniriz. Bir başka yoruma göre ise ünsiyet ile aynı kökten gelir insan. Ünsiyet; iletişim kurmak, uyum sağlamak ve yakınlaşmak anlamlarına gelir. Râgıp İsfahânî’ye göre insan, uyum içinde diğer insanlarla yakınlaşmadan varlığını sürdürmesi mümkün olmayan bir fıtrata sahip olduğu için bu ismi almıştır. Ona göre insanlar birbiriyle yardımlaşmadan yaşayamaz ve hayat şartlarını oluşturmak için başkalarına muhtaçtır. Kısaca insan fıtratı gereği vahşi değil medenidir.
Devamı Açıkdeniz dergisinin 9. sayısında…