ZERRELERİNDEN YILDIZLARINA kadar cüz’i-külli her şeyiyle muhteşem ve harikulade olan kâinat izlenilmesi, düşünülmesi ve hakikatleri anlaşılarak ibret alınması için anbean yeniden yeniye yaratılır. Yeryüzü gibi gökyüzü de tüm azametiyle insanoğluna ibretlik birçok manzara sunar. Bu manzaralar içinde özellikle Güneş, Ay ve gezegenlerin hareketleri daha belirgindir ve diğer gök cisimlerine nazaran daha fazla ilgi çeker. Özellikle Güneş’in doğuşu ve batışı, Ay’ın evreleri, Güneş ve Ay tutulmaları gökyüzünü seyreden meraklı bakışları her daim cezbeder.
Günümüzde teknolojinin ve gelişmiş teleskopların imkânlarıyla gökyüzündeki –daha önce görmediğimiz– birçok değişimi ayrıntılarıyla izleme nimetine mazharız. Bunlardan birini 11 Kasım 2019’da Merkür’ün (Utarid) Güneş’in (yaklaşık 58 milyon kilometre) önünden geçişini izleyerek yaşadık. (Güneş’e yaklaşık 150 milyon kilometre uzaklıktaki) Dünya’mızdan bakıldığında Merkür yirmi birinci yüzyılda Güneş’in önünden bunun gibi toplam on dört kez geçecek ve bu son geçişi ise dördüncüsü olmuştur. Dünya’dan izlenebilecek bir sonraki geçiş on üç yıl sonra 13 Kasım 2032’de gerçekleşecektir.
Merkür’ün Güneş’in önünden geçişinin muhteşem fotoğraflarından birini Martin Wise çekmiş. Bu etkileyici fotoğrafı hemen bilgisayarımın masaüstü resmi yaptım ve ibretle tefekkür etmeye çalışıyorum. İlk görenlerin bir kara delik zannettiği fotoğrafın hakikati fark edildiğinde insanın hayranlık ve merak hislerinin canlanmaması mümkün gözükmüyor.
Amerikan Havacılık ve Uzay Ajansı (NASA) da Merkür’ün geçişinin kısa bir video kaydını paylaştı. Merkür yarıçap olarak Güneş’in 285’te biri ancak Dünya’ya yakınlığı oranında 175’te bir boyutunda Güneş’i perdeliyor. Ay’ın Güneş tutulmasında neredeyse tamamen perde olmasının sebebi ise Güneş’e nispeten Ay’ın küçüklüğü (1/400) oranında Dünya’ya (1/389) daha yakın olmasından kaynaklanıyor.
Dünya ile Güneş’in arasına –Ay ve Merkür’den başka– belirli periyotlarla Venüs (Zühre) de giriyor. Venüs ise Güneş’ten 108 milyon kilometre uzaklıkta yani Dünya’ya yakınlığı (üçü aynı eksende olduklarında) yaklaşık 42 bin kilometre civarında. Venüs yarıçap olarak Güneş’in 115’te biri olduğu halde Dünya’ya yakınlığı cihetiyle Güneş’i 32’de bir oranında gölgeliyor.
Gökyüzündeki hareketliliğin nispeten ender ve dikkat çekici sahnelerinden olan bu görüntüler Allah’a ve meleklere imanın bazı nüktelerinin tefekkürüne de vesiledir. Güneş Sistemi ve de kâinattaki harikulade nizamın göz kamaştırıcı birer numunesi olmaları cihetiyle bahsi geçen fotoğraf ve videolar kanaatimce çok kıymetli ve seyirci mütefekkir insanlar için ihsan-ı ilahidir. Zira saltanat-ı ulûhiyetin, kemal-i rububiyetin, ilahi azamet ve kibriyanın ihtişamlı tecellilerinin seyrine birer penceredir. Hakikati bilindiği ve hakkıyla değerlendirildiğinde kâinat tefekkürlerinin ilmelyakinden aynelyakine çıkmasına da bir vesiledir. Yirmi Beşinci Söz’de geçen şu cümleler bu manadaki tefekkürlerimize tercümanlık ediyor:
Güneş kendi merkezinde ve mihveri üzerinde zenberekvari bir cereyan ile manzumesini emr-i İlahî ile tanzim edip tahrik eder. Şöyle bir saat-ı kübrayı halk edip tanzim eden Sâni’-i Zülcelal’ine karşı kemal-i hayret ve istihsan ile “el-azametü lillah ve’l-kudretü lillah” der.
Milyarlarca yıldır mükemmelen sahnelenen bu gibi muhteşem karelerin zîhayat, zîşuur hiçbir seyircisinin olmaması düşünülebilir mi? Lezzetli bir rızık aç bir mideyi gerektirdiği gibi cezbeden bir güzellik bir aşığı ve hayranlık uyandıran bir mükemmellik de bir takdir ediciyi istilzam eder. Buna binaen kâinattaki sayısız güzellikler ve mükemmellikler de onları seyreden, mana ve hikmetlerini anlayan, marifetullah ve muhabbetullah ile mukabele eden şuur ve akıl sahiplerini iktiza eder. On Beşinci Söz’de yer alan şu cümleler gökyüzündeki muntazam hareket ve faaliyetlerin keşfedilmesinin gerekliliği hikmetine bir pencere açar:
Bazı rivayatın işaratıyla ve intizam-ı âlemin hikmetiyle denilebilir ki: Bir kısım ecsam-ı seyyare –seyyarattan tut tâ katarata kadar– bir kısım melaikenin merakibidirler. Onlar bunlara izn-i İlahî ile binerler, âlem-i şehadeti seyredip gezerler.
Özetle gökyüzü öyle bir mücevher dükkanıdır ki yeryüzünün en parıltılı vitrinlerinden çok daha cezbedicidir. Buna binaen insanın elde edebileceği en büyük zenginliklerden biri de gökyüzündeki pırlantaları ibretle seyredip göz, akıl ve kalp gibi latifeleri işleterek pırlanta gibi kıymetlendirmek ve “Rahmanî pırlanta” olan iman nurunun daha ziyade parlaması için çaba sarf etmektir.