Çocukluğumuz ve gençliğimizdeki oyunlarımızda özellikle futbolda galibiyete çok önem verirdik. Kazanmak için elimizden geleni ardımıza koymazdık. Hatta sadece galip gelmek de değil ezici bir üstünlükle oyunu tamamlamayı isterdik. Kazara uğradığımız bir mağlubiyet ise moralimizi bozar, mazeret üretmemize yol açar ancak azmimizi de tetiklerdi. Yeni sürpriz sonuçlarla karşılaşmamak için ise daha güçlü ve deneyimli bir takım oluşturabilmenin yollarını arardık.
Bir vakit sonra üstün galibiyetler kazanmak da bizi tatmin etmemeye başlamıştı. Mahallemizin yıldızlar karması misali bir takımıyla karşımıza her rakibi yenebilmeyi bir başarı hikâyesi olarak yeterli görmemeye başlamıştık. Zira asıl maharetin gelecek vadeden bizden küçük çocukları takımımıza katmak veya onlarla sıfırdan iyi bir takım teşkil etmek olduğunu fark etmiştik. Bu yeni takım ile bizden daha güçlü rakiplere karşı direnmekten apayrı bir keyif almaya başlamıştık. Rakiplerimizi başta yenemesek de ezilmemenin, onları şaşırtmanın ve mücadeleci bir oyun sergilemenin övüncü bize yetiyordu. Sürpriz galibiyetler ve bunların sayısının zamanla artması ise cesaretimizin, sabrımızın ve emeklerimizin birer meyvesi oluyordu.
Devamı Açıkdeniz dergisinin 7. sayısında…