0 0
Read Time:4 Minute, 53 Second

Hasta olduğumuzda ilk aklımıza Allah’ın Şafi ismi gelir. Dualarımız Şafi-i Hakiki’den şifa istemek şeklinde gerçekleşir. Zira hastalıklarda azami derecede tecelli eden bu esmadır. Bununla birlikte aslında her bir hastalık birçok Esma-i İlahiye’nin talimine vesiledir.

Son nezlem vesilesiyle Hastalar Risalesi’ni tefekkür ederken hastalık aynasında hangi isimlerin tecelli etmekte olduğuna da odaklanarak okumaya çalıştım. Bu risaledeki her bir devanın hakikatinin bir(kaç) esmanın tecellilerine dayanmakta olduğunu fark ettikçe hastalığın mahiyetini anlamaya ve sırrından istifade etmeye dair yeni perspektiflerin açıldığına şahit oldum.

Allah’ın –bize öğretilen– bin bir Esma-i Hüsna’sı var. Onun bütün isimleri ve isimlerinin nihayetsiz tecellileri de hüsnadır, güzeldir. Güzelin aynası ise güzelleşir. Zira güzelden ne gelirse güzeldir. Öyle ise hastalık da güzeldir ve güzel Esma-i İlahiyenin iç içe nice güzelliklerinin aynasıdır. Buna hakikate binaen hastalık aynasında en başta Cemil isminin tecelli ettiğinin farkına varılır.

Ne kadar da acizdim. Mikroskobik bir canlıya mağlup oluyordum. Hatta bunun ötesinde içimde yaşanan savaştan da habersizdim; ne stratejim vardı, ne de emrime amade bir ordum. Acziyetimin aynasında görünen bir Kadir’in kudret tecellilerine mazhardım.

Hastalık vücudumun, aza ve cihazlarımın malım olmadığını ancak birer emanet olduğunu da hatırlatıyordu. Hastalığımın aynasında kendi mülkünde istediği gibi tasarruf eden bir Malik-i zülcelali görüyordum. Ben ise malik değil ancak emin olmak ile yükümlü bir memlük idim.

Ne güzel terbiye ediliyordum hastalığımla. Hastalığım bir alarm mahiyetindeydi. Yaratılış kanunlarına fiili itirazlarıma ya da ihmalkarlıklarıma mukabil birer ihtardı. Başta sağlık olmak üzere nice nimetlerle müsbet manada terbiye eden Rabbim şimdi de hastalıkla menfi cihetten de terbiye ediyordu. Deyyan isminin tecellisiyle ise aynı zamanda ihmal, hata ve kusurlarıma karşılık ihtar ve ikaz ediyordu.

Hastalığım bir sabır sınavıydı. Rabbimin bana verdiği sabır kuvvetini geçmiş ve gelecek zamanlara dağıtmadan şimdiki zamana yoğunlaştırsam her türlü musibet ve hastalıklara kafi gelmekteydi. Hastalığım Sabur isminin tecellisine de mazhardı.

Hastalık günahlara da kefaretti. Sabun gibi günah kirlerini dezenfekte eden manevi bir temizleyiciydi. Hastalık bu gibi hakikatleriyle uhrevi hastalıklar için manevi bir şırıngaydı. Buna binaen hastalığı Tevvab, Gafur ve Gaffar gibi isimlerin tecellisi olarak görmem de mümkündü.

Hatta hastalık bir cihetten ilahi bir nimet ve hediyeydi. Zira hastalık dünyevi sarhoşluklardan kurtarmakta ve gaflet karanlıklarını dağıtmaktaydı. İnsanı dünyevileşmek gibi dehşetli bir marazdan kurtaran en tesirli ilaçlardan biriydi. Sevaplarıyla ebedi Cennet meyvelerini kazandıran bir hastalık Muhsin, Mün’im gibi isimlerinin tecellilerine mazhar olmaktaydı.

İnsanı en çok şükür ve hamdettiren hakikatlerden biri de hastalıklardı. Zira lezzetin sonu elem olduğu gibi, elemin sonu da lezzetti. Geçici hastalık elemleri daimi lezzetler bırakmaktaydı. Samimi şükür ve hamdlere vesile olan bir hastalığa Hamid ve Mahmud isimlerinin tecellisi nazarıyla bakmak mümkündü.

Hastalığın bir hakikati de “menfi” bir ibadet olabilmesidir. İnsan kusurlu bir kul olduğunu hastalık vasıtasıyla daha iyi anlıyor. Bu açıdan hastalık halis, riyasız ve manevi bir ibadet mahiyetini kazanıyor. Abd olduğunu hastalık aynasında fark eden bir hasta ise Mabud isminin tecellilerine mazhar oluyor.

En samimi, içten, halis dua ve niyazlar çoğunlukla hastalık zamanlarında yapılıyor. Hastalık hem halen hem kalen hem de kalben halis dualar ettiriyor. Adeta hastalığın kendisi dua vaktidir ve her bir hasta dua vazifesiyle tavzif edilmektedir. Bu gibi hakikatlere binaen hastalığa Mucib isminin parlak bir aynası nazarıyla da bakılabilir.

Hastalık aynı zamanda ömre bereket katar, çabuk geçmesine izin vermez ve ömür sermayesine büyük kârlar kazandırarak Baki isminin tecellilerinin aynasıdır. İnsanın gözündeki gaflet perdesini kaldırarak uhrevi basireti kazandırmasıyla Basir isminin en güzel bir mazhariyetini kazandırır. Hastalıkla insan fıtrat kodlarına tekrar dönüş yapar, unuttuğu aslî mahiyetini hatırlamasındaki Fatır isminin tecellileriyle yenilenir, tazelenir, olgunlaşır. Hastalık aynı zamanda Hakkın hakkını gözetmeden suistimal ettiklerimizin ve itirazkarane hak dava ettiklerimizin de muhasebesini yapmamıza en etkili bir vesiledir.

Hastalığın diğer bir güzelliği de insanların merhamet ve şefkatlerini celp etmesidir. Bu yönüyle kulluğa yakışır bir acziyet, tevekkül, sabır, şükür ve niyaz ile donanmış bir hastanın Allah’ın da merhamet ve şefkatine mazhar olmaması düşünülebilir mi? Elbette hayır. Bu hakikate binaen hastalık Rahmanü’r-Rahim isimlerinin azami tecellisine mazhardır denilebilir.

Hastalık İsm-i Azam’ın altı nuru olan Kuddüs, Adl, Hakem, Ferd, Hayy ve Kayyum isimlerinin tecellilerini de tüm ihtişamıyla gösterebilir. Şöyle ki:

Hastalık sabun gibi günah kirlerini temizler. Günahlar ruhi, aklî, kalbî, vicdanî hastalıklardır. Hastalık günahlara kefaret olması hakikatiyle insanı bu gibi ebedi hastalıklardan kurtarır. Her şeyin maddi-manevi temizliğinin kaynağı olan Kuddüs isminin en esrarengiz tecellileri hastalık aynasında görülür.

O Hakem’dir yani her şeye hükmeder ve her işi de hikmetlidir. Yaratmasında zerremiskal gelişigüzellik, gereksizlik, amaçsızlık olmayan bir yaratıcının hastalığı vermesinde de birçok hikmet, ibret ve manalar saklıdır. Aynı zamanda israf, perhizsizlik, iktisatsızlık gibi sebeplerden kaynaklanan hastalıklar Hakîm, Hâkim, Hakem isimlerine teveccüh ettirir.

Kainattaki en kritik hakikatlerden biri dengeli, ölçülü yaratılıştır. Ölçü ise adaletin işaretidir. Aşırılık manasındaki ölçüsüzlükler ise adaletten sapmalardır. Hastalıklar aşırılık ve ölçüsüzlüklere karşı uyarılar olması yönüyle Adl ve Adil isimlerinin hakikatlerinin farkına varılmasına hizmet etmektedir.

Hastalık aynasında Ferd isminin tecellileri de görülür… (Ferd isminin –Ehad ve Vahid isimleri burçlarındaki tecellilerini de dikkate alarak– hastalık üzerinde ne tür tecellileri olduğuna dair yorumlarınızla katkıda bulunabilir misiniz?)

Hayatın güzelliği ve kıymeti hastalıklar sayesinde çok daha iyi anlaşılmaktadır. Alışkanlıklar ve gaflet sebebiyle monotonlaşan hayatın güzellikleri hastalık sonrasında taptaze bir şekilde yeniden hissedilir. Hastalıklar hayatı tazelediği gibi ölümü de hatırlatır. Hastalık endişesi ya da korkusu ölüm korkusunun türevleridir. Oysa mümin için ölüm yeni bir hayattır. Ebedi hayatın koridorları olan hastalıklar bu yönüyle Hayy, Muhyi, Mümit isimlerinin tecellilerine mazhardır.

Hastalık bazı yönlerden güç, kuvvet, derman, takat, mecal bırakmaz. Hastalık yükü bazen çok ağırdır, ayağa kaldırmaz. Hastalıklar vesilesiyle zerrelerden yıldızlara değin her şeyi ayakta tutan, var kılan, kıyam ettiren bir Kayyum’un huzurunda her insan manen eğilir, rüku ve secdeler eder. İnsanoğluna mahsus bir nimet olan ayağa kalkışın, kıyamın ne büyük bir kerem, şeref ve makam olduğunun hakkalyakin derecesinde bilincine varılabilir.

Hasılıkelam hastalık, musibet ve dertlerimizin aynasında Allah’ın bildiğimiz Esma-i Hüsna’sının tecellilerinin nice güzelliklerini görebilir, gösterebilir, tefekkürlerimizin derinliğiyle hamd ve senalarımızın vesilesi yapabilir, marifetullah yolculuğumuzun basamakları kılabiliriz.

Ne mutlu hastalığın aynasında Esma-i Hüsna’nın sayısız güzelliklerini gören, gösteren, tefekkür eden, ibret alan, şükür ve hamdine vesile kılan marifetullah ehline…

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %