Hürriyet çok özel ve kıymetli bir ihsan. İnsana emanet edilen cezbedici, büyüleyici bir nimet. Esaret türleri ise eziyetin, sıkıntının birer basamağı. Hiçbir esaret istenmez ama meşru bir esaretten bahsedilebilirse o ancak hürriyet sevdası olabilir. Hürriyetperverlikten konu açılınca Namık Kemal aklıma ilk gelen isimlerden biridir ve onun hürriyet aşkını dile getiren şu dizeleri ezberimdedir: “Ne efsunkâr imişsin âh, ey dîdar-ı hürriyet; esir-i aşkın olduk, gerçi kurtulduk esaretten.”
Hürriyetin takdir edildiği ve hiçbir baskı türünün bir ilişki biçimi olarak itibar görmediği bir ailede büyümek bir çocuk için büyük bahtiyarlıktır. Böyle bir ortamı teneffüs ettiğinizde ve bu ortam ahlakınızı şekillendirdiğinde hürriyetinizi kısıtlayan, hiyerarşik esaretlere hapseden her oluşum ve ortamdan huzursuzluk duyarsınız. Mümkün olduğunca o tür oluşumlara ve ortamlara mesafeli durursunuz. Hatta bazen öyle karar anlarına sürüklenirsiniz ki ömrünüzün en kıymetli yıllarını uğruna harcadıklarınızdan vazgeçmek zorunda bile kalabilirsiniz. Ta ki hürriyetinizi koruyabilesiniz, kişiliğinizden ve ahlakınızdan taviz vermeden yolunuza devam edebilesiniz.
Devamı Açıkdeniz dergisinin 13. sayısında…