Üç Aylardan Şaban ayının on beşinci gecesi Berat gecesidir. Allah’ın affı ve bağışlaması ile günah yükünden kurtuluşun ümit edilmesi sebebiyle bu geceye Berat gecesi denir.
Berat, Arapça berâet (el-berâ’e) kelimesinin dilimizdeki yaygın kullanılan şeklidir. Berâet ise “İki şey arasında ilişki olmaması, kişinin bir yükümlülükten kurtulması veya yükümlülüğün bulunmaması” anlamına gelir. Kısaca berî olma, aklanma ve temize çıkma demektir.
Kur’an-ı Kerim’de berâet kelimesi iki yerde geçer. Bunlardan birinde (Kamer: 54/43) “aklanma, kurtuluş belgesi” anlamında geçmiştir. Sureye ismini verdiği diğer bir yerde (el-Berâe/et-Tevbe: 9/1) ise “Müşriklerle her türlü ilişkiyi kesme ve onlardan uzak kalma” manasında kullanılmıştır.
Duhan Suresinde sözü edilen, bütün hikmetli işlerin ayrıldığı “mübarek bir gece”den maksadın, bir görüşe göre Kadir Gecesi, diğer bir görüşe göre ise Berat Gecesi olduğu benimsenmiştir. Her iki görüşü de telif eden üçüncü bir görüşe göre ise hikmetli işlerin ayrılması Berat Gecesinde başlamakta ve bu iş Kadir Gecesine kadar devam etmektedir.
Bediüzzaman’a göre Duhan suresi hem kıyamete hem de Berat gecesine işaret etmektedir. Berat gecesi senelik olarak “hikmetli tefrik” ve “taksim-i umur”un gerçekleştiği mübarek bir zamandır.[1]
Berat gecesinin Kadir gecesi kıymetinde olduğunu, her Kur’an harfine yirmi bin sevap verildiğini ve elli senelik ömre bedel olabileceğini Bediüzzaman’ın şu cümlelerinden öğreniyoruz:
Leyle-i Berat, bütün senede bir kudsi çekirdek hükmünde ve mukadderât-ı beşeriyenin programı nevinden olması cihetiyle Leyle-i Kadrin kudsiyetindedir. Her bir hasenenin Leyle-i Kadirde otuz bin olduğu gibi, bu Leyle-i Beratta her bir amel-i sâlihin ve her bir harf-i Kur’ân’ın sevâbı yirmi bine çıkar. Sâir vakitte on ise Şuhûr-u Selâsede yüze ve bine çıkar. Ve bu kudsî leyâli-i meşhûrede on binler, yirmi bin veya otuz binlere çıkar. Bu geceler elli senelik bir ibâdet hükmüne geçebilir. Onun için elden geldiği kadar Kur’an’la ve istiğfar ve salâvatla meşgul olmak büyük bir kârdır.[2]
Berat gecesi, Allah’ın kendisine yönelen ve af dileyen mü’minleri bağışladığı ve kurtuluş beratı verdiği çok önemli bir gecedir. Berat gecesindeki mağfiret kapılarının genişliğini Peygamber Efendimiz (ASM) şu müjdeli sözleriyle dilegetirmiştir:
Muhakkak ki Allah, Şaban ayının ortası gecesi dünya semasına tecelli eder ve Benî Kelb kabilesinin koyunlarının tüyleri adedinden daha fazla sayıda insanın günahlarını bağışlar.[3]
Bu gecede her türlü dileğin Allah’a sunulmasını tavsiye eden Sevgili Peygamberimiz’in (ASM) şu sözleri, Berat gecesinin şuurlu bir şekilde ihya edilmesini sağlamaktadır:
Şaban ayının on beşinci gecesi olduğu zaman, o geceyi ibadetle geçiriniz, gündüzün de oruç tutunuz. Çünkü Cenab-ı Hak o gece güneş doğuncaya kadar, dünyaya rahmetle tecelli ederek şöyle buyurur: Yok mudur bağışlanmak isteyen, bağışlayayım? Yok mudur rızık isteyen, rızıklandırayım? Yok mudur dert ve musibete yakalanan, şifa vereyim? Daha ne gibi dilekleri olan varsa istesinler vereyim. Bu hal fecrin sökmesine kadar devam eder.
Netice itibariyle Berat gecesinin ehemmiyetine dair hakikatler özetlenecek olursa:
- Allah’ın rahmet ve mağfiret tecellilerinin coştuğu bir gecedir.
- Bütün senenin kutsal bir çekirdeği hükmündedir.
- İnsanın kaderi programının şekillendiği bir gecedir.
- Kadir gecesi kudsiyetindedir.
- Her bir Kur’an harfine yirmi bin sevap kazandıran bereketli bir gecedir.
- İbadetle geçen elli senelik ömür kıymetindedir.