Lezaiz çağırdıkça “Sanki yedim” demeli. “Sanki yedim” düstur eden bir mescidi yemedi.
Bazı alışkanlıklar küçük ve önemsiz gibi görülseler bile düzenli olarak tekrarlandıkları takdirde birikerek büyük neticeler verirler. Buna binaen bazen küçük bir alışkanlığı değiştirmek uzun vadede çok büyük hayır ve güzelliklere vesile olabilir.
Bir zaman gayesi mescid bina etmek olan imkanı kısıtlı bir hayırsever canı bir şeyleri çektikçe “Sanki yedim” der ve yıllar süren birikimiyle bir mescid yaptırır. İstanbul’un Fatih semtinin Zeyrek mahallesindeki bu mescid ‒ bir yangında aslı yanmış olsa da‒ üç asırdan beri gören, bilen, duyan herkese çok anlamlı ve kıymetli bir mesaj verir: Küçük bir şeyi küçük görme zira bazı küçükler de büyüktür. Malum damlaya damlaya göl olur.
Sanki Yedim Camii tarihin altın sayfalarına nakşedilmiş çok anlamlı bir iktisat dersinin abidesi…
Öyle bir tüketim çılgınlığı asrında yaşıyoruz ki israf tek boyutlu değil. Buna binaen yalnız “Sanki yedim” diyerek bu kompleks girdaptan kurtulmak mümkün olmuyor. Küçük, “masum” israflar nevince “Sanki …” demek iradelerine ihtiyacımız var.
Mesela haz ve hız asrında birçok parçaya bölünen zaman dilimlerini çok cömertçe ya da umarsızca harcıyoruz. TV, internet, sosyal medya sergisinde dizilmiş “lezzetler” merakımızı celp ederek nice kıymetli zamanımızı çalıyor. Aslında “Sanki baktım” diyebilsek, biriktirdiğimiz zaman sermayesi bize akıl ve gönül mescidimizi muhteşem bir şekilde inşa etmemiz için imkan verecektir.
Küçük bir öfke kıvılcımıyla dostluk, arkadaşlık ve kardeşlik bağlarının derinden zedelendiği hatta koparıldığı bir asırdayız aynı zamanda. İmani ve İslami kopmaz zincirlerle birbirimize ebediyen bağlı iken örümcek ağları gibi zayıf şahsi ve beşeri itirazlarımıza kapılmak suretiyle suni olarak ayrışmakta ve ötekileşmekteyiz. Oysa böyle anlarda “Sanki söyledim” demeye ne kadar da çok ihtiyacımız vardır. Dillerimizden çekirge sürüsü gibi saldırıya geçen ye’cüc ve me’cüc-misal cümlelerimizi durdurmak için aşılmaz setler inşa etmeye ne kadar da çok muhtacız.
Mesele uzun, misaller de çok…
“Sanki gezdim” de demeliyiz öyle amaçsız gezmeler, tozmalar, seyirler var ki geri dönülesi…
“Sanki sahibim” demeliyiz öyle mallar, mülkler, servetler, ganimetler var ki terk edilesi…
“Sanki okudum” demeliyiz öyle kitaplar, dergiler, ilanlar, reklamlar, rakamlar var ki unutulası…
“Sanki çıktım” demeliyiz öyle makamlar, mevkiler, şöhretler var ki inilesi…
“Sanki tanıştım” da demeliyiz öyle benciller, kibirliler, vahşiler var ki yüz çevrilesi…
“Sanki …”
Hasılıkelam küçük görmemek gerek bazı küçükleri. Öyle küçükler var ki büyüklerden daha büyük…
Madem öyledir, hazer et, dikkatle bas, batmaktan kork. Bir lokma, bir kelime, bir dane, bir lem’a, bir işarette, bir öpmekte batma. Dünyayı yutan büyük letaiflerini onda batırma. Çünkü çok küçük şeyler var, çok büyükleri bir cihette yutar.