0 0
Read Time:4 Minute, 45 Second

BİR ESİNTİNİN taşıdığı keskin bir koku âniden burnumdan girerek ciğerime indi. Sonunu tahmin etmekte zorlanmadığım bir süreç yine hızlıca başlamıştı. Zira buna benzer süreçleri yüzlerce kez tecrübe etmiştim. Hemen açık olan pencereyi kapattım ve üzerime hırkamı aldım ancak bu yaptığım sadece gidişatı biraz yavaşlattı.

Koku alma duyumun uzun yıllardır keskin kokulara (çamaşır suyu, kolonya, parfüm gibi) karşı alerjisi var. Bu tür kokular bende önce nezleye yol açıyor. Onu hapşırma seansları takip ediyor. Burnum kızarıyor, gözlerim yaşarıyor. Ardından dikkat dağınıklığı, halsizlik… Uzanıp başımı geriye atarak dinlenmekten başka bulabildiğim bir çözüm yok.

Bu sefer de yine aynı süreç işledi. Aynı zamanda Ramazan ayındayız, oruçluyum ve her saniyem çok değerli… Nezle ise Kur’an tilavetimi, Risale-i Nur tefekkürlerimi ve namazlarımın huzurunu zahiren menfi etkiliyor. Ancak Aziz Üstad’ın “خَيْرُ اْلاُمُورِ اَحْمَزُهَا  sırrıyla meşakkatli, külfetli, zevksiz, sıkıntılı a’mâl-i sâliha ve umur-ı hayriye daha kıymetli, daha sevaplıdır. O sıkıntıda, o meşakkatteki ziyade sevabı ve makbuliyeti düşünüp sabır içinde mesrurane şükretmek gerektir”[1]sözü aklıma geliyor. Ferah buluyorum ve “ya Şafi, ya Muafi” diye seslenerek Rabbime şükrediyorum. Eyyüp aleyhisselamın kendi rahatı için değil ancak kulluğuna bir zarar geldiği ânda dua edişini hatırlıyorum. Kendime geliyorum ve bu cüz’i azabıma razı oluyorum.

وَلَئِن مَّسَّتْهُمْ نَفْحَةٌ مِّنْ عَذَابِ رَبِّكَ لَيَقُولُنَّ يَٰوَيْلَنَآ إِنَّا كُنَّا ظَٰلِمِينَ

Bu cüz’i bir kokudan gelen “cüz’i bir azap” hâleti bana Enbiya suresinin 46. ayetini hatırlatıyor. Kur’an’ın mu’cizelik derecesindeki cezaletinin en parlak misallerinden biri olan bu ayet en küçük bir azaba karşı ne derece tahammülsüz olduğumu bana ders veriyor. Ayet-i kerime “Bir şeyi zıddından in’ikas ettirmek” düsturuyla azabın küçük bir parçasının şiddet derecesini hissetmemi emrediyor. Ayetin her bir parçasındaki “azlık” (kıllet) vurgusu ise ebedi azabın dehşetini kıyaslamam için ikaz ediyor.[2]

Kahhar ve Cebbar değil Rabb ismiyle, dehşetli ikabının değil şefkatli azabının, tamamının değil cüz’i bir tecellisinin, esintisinin bile değil tek bir kokucuğunun (nefha), şiddetli darbesinin değil hafif bir dokunmasının (mess) pişman edici etkisini ders veren bu ayet mu’cizevi cezaletiyle tüm insanlık ile birlikte bana da hitap ediyor. Yaşadığım her bir nezle süreci de bu mu’cizevi ayetin verdiği terbiyenin tecellisinin benim dünyama bir iz düşümü ve bir pratiği hükmüne geçiyor. Bu fâni dünyada bana dokunan bir azap kokucuğunun nefsimin firavunluğunu kırmamda ne derece etkili olduğunun şuuruna varıyorum.

Ruhumu, vicdanımı canlandırırken nefsimi hâlsiz bırakan bir “hastalığı” ise nefsimi azgınlaştırırken ruhumu, kalbimi ve aklımı uyuşturan bir “sağlığa” tercih etmem gerektiğini düşünüyorum. Birinci hastalığı hakiki sağlık, ikinci sağlığı ise hakiki hastalık addediyorum.[3] Ezelî kelamın ders verdiği üzere bazen hoşumuza gitmeyen bir şey hayır ve hoşumuza giden bir şey de şer olabiliyor.[4]

Bu durum günlük hayatımızın “normal”leri için de geçerlidir. Bir tarafta normalleştirdiğimiz birçok anormallik mevcutken diğer tarafta ise anormal etiketi taktığımız birçok normallik de söz konusu olabiliyor. Pandemi günleri hem bireysel hem de toplumsal olarak bu anlamda bir muhasebe yapabilmemize ve yüzleşebildiğimiz çelişkilerimizi çözebilmemize aslında önemli bir fırsat tanıyor.

İman gözlüğüyle baktığımızda koronavirüsün yaratıcımızdan yeryüzünü istila etme emrini alan mikroskobik bir ordu mahiyetinde olduğunu görürüz. Bu giz(em)li ordunun (birçok rahmet ve hikmeti olmasıyla birlikte) bir yönüyle Allah’ın azabının tüm yeryüzüne yayılan bir kokusu olduğunu söyleyebiliriz. Allah-ı zülcelal –inşallah bir süre sonra– koronavirüs ordusunu hikmeti ve rahmeti gereği emriyle geri çekecek. Bir kısmımız bunu aczimize yönelik bir şefkat tecellisi bilecek ancak büyük bir ekseriyet ise bu ciheti hiç görmeyerek ya da görmezlikten gelerek koronavirüse karşı büyük bir zafer kazanıldığını düşünecek, öğünecek, kibirlenecek. Bunun neticesi olarak ise ne yazık ki “yeni normal”ine giren bir dünyaya miras kalan koronavirüs öncesinin nankörlük, bencillik, kibir, inkâr gibi manevi pandemileri yine sonsuz hayatları tehdit etmeyi sürdürecek.

Allah’ım! Bizlere azabının kokularına duyarlı olan, günah ve hatalardan pişmanlık duyarak istiğfar ve tevbe eden, rızanı ve teveccühünü kazanmak için ciddi çaba sarf eden bir ruh ve vicdan, akıl ve iz’an, bir manevi olgunluk nasip eyle, âmin.


[1] Bediüzzaman Said Nursi, Kastamonu Lahikası, http://www.rne.com.tr/risaleinur-kulliyati/index.php?kitap=8&risale=-1&sayfa=169, (Erişim tarihi: 22 Mayıs 2020).

[2] Bediüzzaman Said Nursi, Muhakemat, Unsuru’l-Belagat, Dördüncü Mesele, İşaret, http://www.rne.com.tr/risaleinur-kulliyati/index.php?kitap=12&risale=2353&sayfa=106, (Erişim tarihi: 22 Mayıs 2020); Bediüzzaman Said Nursi, Sözler, Yirmi Beşinci Söz, Birinci Şule, İkinci Suret, İkinci Nokta, http://www.rne.com.tr/risaleinur-kulliyati/index.php?kitap=0&risale=217&sayfa=496, (Erişim tarihi: 22 Mayıs 2020); Bediüzzaman Said Nursi, İşaratü’l-İ’cazhttp://www.rne.com.tr/risaleinur-kulliyati/index.php?kitap=5&risale=1188&sayfa=60, (Erişim tarihi: 22 Mayıs 2020).

[3] Bediüzzaman Said Nursi, Lem’alar, 25. Lem’a, 5. Deva, http://www.rne.com.tr/risaleinur-kulliyati/index.php?kitap=2&risale=-1&sayfa=333, (Erişim tarihi: 22 Mayıs 2020): “Senin bir kısım emsalin sıhhat belâsıyla gaflete düşüp, namazı terk edip, kabri düşünmeyip, Allah’ı unutup, bir saatlik hayat-ı dünyeviyenin zahirî keyfiyle hadsiz bir hayat-ı ebediyesini sarsar, zedeler, belki de harap eder. Sen hastalık gözüyle herhalde gideceğin bir menzilin olan kabrini ve daha arkasında uhrevî menzilleri görürsün ve onlara göre davranıyorsun. Demek senin için hastalık bir sıhhattir, bir kısım emsalindeki sıhhat bir hastalıktır.”

[4] Bakara 2/216: “ وَعَسَىٰٓ أَن تَكْرَهُوا۟ شَيْـًٔا وَهُوَ خَيْرٌ لَّكُمْ ۖ وَعَسَىٰٓ أَن تُحِبُّوا۟ شَيْـًٔا وَهُوَ شَرٌّ لَّكُمْ”

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %