Gökyüzünün pırlanta-misal gözüdür Güneş…
Güneş sistemindeki her şey Güneş ile görünür. Onun ışığıyla parlar, renklenir, süslenir…
Her şeyi görünür kılan Güneş, kendini de gösterir, tüm ihtişamıyla… Güneşin görülmesi için bir başka güneşe ihtiyaç yoktur. Güneş kendini, kendine yakışır bir parlaklıkla gösterir. Kendisine hayranlıkla bakan gözleri kamaştırır. Husumet ve düşmanlık bakışlarını da kör eder.
Şems-i Ezeli görüntüler âleminin [âlem-i mubsırat] direği yapmıştır Güneşi/Şemsi… Gökyüzünün devasa gözüdür Güneş, lakin kördür. Işığıyla bütün gözlerin görmesine vesile olan Güneşin gözünde hayat nuru eksiktir. Şems-i Ezeli –çok büyük bir sürprizle- kör Güneş’i gören gözlerin hizmetkârı kılmıştır. Balı zehirli bir sinekle, ipeği elsiz-gözsüz bir böcekle takdim eden Cenab-ı Hak, ışığı da kör Güneş ile in’am eder.
Gözü vermek, Güneş’i vermek gibi büyük bir nimettir. Belki gören bir göz yaratmak, kör bir Güneş yaratmaktan daha özel ve daha kıymetlidir. Sivrisineğin gözünden Güneş’e uzanan tevhid ışınıyla sözlerini nurlandıran Bediüzzaman Said Nursi bu hakikati ne veciz ifade etmiştir:
Sivrisineğin gözünü halk eden, Güneşi dahi o halk etmiştir. (Mektubat, Hakikat Çekirdekleri)
Sivrisinek gözünü halk eyleyendir mutlaka, Güneşi hem Kehkeşi halk eylemiş…
Gözde rü’yet… derç edendir mutlaka, sema gözüne ziya sürmesi çekmiş… (Sözler, Lemeât)
Duyu organları içinde en göz kamaştırıcısı gözdür. İnsan gözünden sivrisineğin gözüne kadar nice farklı gözler vardır. Lakin hiçbir göz basit ve sıradan bir yaratılışta değildir. Mesela sivrisineğin gözü insanın gözünden daha az sanatlı değildir. Hatta bir yönüyle sivrisinek insandan 10 kat daha duyarlı bir göze sahiptir. İnsan saniyede 20 renk değişimini fark ederken, sivrisinekte bu fark ediş 200’e çıkar. Sivrisineğin çok yetenekli bir pilot gibi harikulade manevralar yapmasında bu yaratılış farkının etkisi büyüktür. Sivrisineğin gözünde binlerce ommatid (gözcük) vardır. Her ommatid gözün bütün görme özelliklerine sahiptir. Bunun neticesinde sivrisineğin beyninde bütün bu binlerce görüntüden oluşan çok boyutlu özel bir görüş vardır.
Gözü veren Zat, hem gözü görür, hem ince bir mana olan gözün gördüğünü görür, sonra verir. (Şualar, 2. Şua)
Tek bir sivrisineğe göz veren ancak bütün sivrisineklere gözü verendir. Bütün sivrisineklere göz nimetini ihsan eden de bütün canlıların ihtiyacı olan farklı gözleri ihsan edendir. Bütün canlılara çeşit çeşit gözler veren ise her birinin ruhuna görme duyusunu derç edendir. Bütün gözleri ve görme duyularını halk eden de görüntüler âleminin Halık-ı Basir’idir. O öyle bir Halık-ı Basir’dir ki Güneş’ler, Kuasarlar, Pulsarlar, Kızıl Devler, Beyaz Cüceler, Bulutsular sayısınca semavi lambalarla gökyüzünü süsleyerek ışıklandırandır.
Hz. İbrahim Aleyhisselam Güneş’e bakarak “La uhibbil âfilin” yani “Ben batıp gidenleri sevmem” demişti. Ben de Güneş’e bakarak İbrahim-vari diyorum:
Kör olan bana medet veremez. Kör Güneş’i, kör tesadüfü, sağır esbabı, cansız tabiatı sev-e-mem. Kalbime emanet edilmiş sonsuz muhabbetim Basir, Semi’, Nur, Âlim, Kadir, Hayy, Kayyum gibi sayısız nuranî güzel isimler sahibi Zat-ı Akdes’edir ancak…