Su-i zan ve hüsn-ü zan nazarıyla dürbünün iki tarafı gibi leh, aleyhtar…
Vâhi emareyi bürhan, bürhanı vâhi emare görür. Sünuhat, s. 68.
֎ ֎ ֎
Kendine bakarken hüsn-ü zan dürbününü eline alır, küçücük meziyetlerini devasa büyütür; kusurlarına bakarken ise dürbünü tersine çevirir, küçük görür.
Ötekine bakarken su-i zan dürbünü eline alır, en küçük kusurları dağ gibi büyütür; en büyük meziyetlere şahit olduğunda ise dürbünü tersine çevirir, zerrecik görür.
֎ ֎ ֎
Her ne kadar hayır ve güzellik varsa nefsinden bilir, gururlanır, iftihar eder ve der:
“Demek bir meziyetim var…”
Her ne kadar şer ve çirkinlik varsa ötekine atar,
hatta “Şerri halk etmek şerdir…” diye meş’umane hükmeder, kadere ateş eder.
֎ ֎ ֎
Kendi aynasına baktığında Risale-i Nur temsillerindeki sağ yolun yolcusu
talihli, bahtiyar, hudabîn adamdan başkasını görmez.
Başka şahsiyetlerde ise sol yolun yolcusu talihsiz, bedbaht, hodbîn adam suretini vehmeder.
֎ ֎ ֎
Hizmet, meşakkat vaktinde “Kardeşimi nefsime tercih ediyorum.” der ve her daim kurnazca firar eder.
Ücret, şeref vaktinde ise ânında en ön safa geçer ve en küçük bir menfaatte dahi musırrane bir hırsla hak dava eder.
֎ ֎ ֎
Zulmün gölgesinde mağrurane teneffüs ederken hırıltılı bir sesle der: “… Kader adalet eder.”
En küçük bir haksızlığın zillet, sefalet ve esaretine düştüğünde ise dökülür dilinden mükerreren:
“Zalim zulmeder… Zalimler için yaşasın Cehennem!”
֎ ֎ ֎
Mübarek hasta kardeşine hüsn-ü zan ediyormuş gibi yapıp su-i zan ile onu lekedâr eder: “Keffaretü’z-zünuptur, günahlarına kefarettir…”
Kendine bir musibet isabet ettiğinde ise “Hediye-i ilahiye ve tezyid-i derecat” nazarıyla bakıp acıyla gülümser ve muhibbi olan nefs-i emmaresine samimane hüsn-ü zan eder.
֎ ֎ ֎
Melek gibi bir hakikat kardeşine “Elbisesini değiştirmiş şeytandır.” etiketini yapıştırır, ebedi düşmanlık eder.
El-hannas gibi bir siyasetçi dostunu ise “Meziyet sahibi bir dava insanıdır.” nazarıyla sever, ona taraftargir olur, hata ve cinayetine manen ortaklık eder.
֎ ֎ ֎