0 0
Read Time:6 Minute, 24 Second

Medya ile demokrasi arasında güçlü bir ilişki vardır. Gelişmiş bir demokrasinin mevcudiyetinin en önemli mihenklerinden biri de basın hürriyetidir. Öyle ki gelişmiş demokrasilerde yasama, yürütme ve yargıdan sonra dördüncü güç medyadır. Medyanın dördüncü güç olması, etkin bir şekilde toplumun sesine tercümanlık edebilmesinden kaynaklanır.

Gelişmiş demokrasilerde medya da hür ve demokrattır. Böyle bir medya demokrasinin daha fazla gelişmesine ivme kazandırır. Demokrasinin gelişmediği toplumların ekseriyetinde ise medya bir baskı ve maniple aracı olur. Klasik medya büyük sermaye gerektiren ve çoğu zaman kâr getirmeyen pahalı bir yatırımdır. Böyle pahalı yatırımın ise ya bir devlet veya büyük sermaye sahipleri üstesinden gelebilirler. Devletin veya çıkar gruplarının elindeki bir medya ise en kritik süreçlerde çoğu kez milletin sesinin tercümanı değildir. Çünkü demokratikleşme sürecini tamamlamamış toplumlarda, ekseriyetle toplumun menfaatleri ile devletin veya çıkar gruplarının menfaatleri çatışmaktadır.

Sosyal medya ise, toplumun sesine –perdesiz, aracısız- ayna olabilen günümüzün en demokratik ortamıdır. Geleneksel medyanın yetersizliklerini aşan, sosyal medya denilen yeni medya düzeni, insanlık tarihinde yeni bir dönemin müjdecisidir. İnsanlık günümüze kadar vahşet ve bedevilik, kölelik, esirlik, ecirlik devirlerini geçirmiştir. 21. yüzyıl ise “malikiyet ve serbestiyet” denilen yeni bir devir olmaya şayandır. Bu yeni devir devletlerin, sermaye sahiplerinin, çıkar gruplarının etkilerinin/baskılarının zayıflayacağı bir dönem olacaktır. Sosyal medya ise, daha demokratik ve hür bir dünyanın gerçek manada dördüncü gücü olmaya namzettir.

Sosyal medya, geleneksel medyadan (gazete, dergi, televizyon, radyo, sinema gibi) birçok yönden farklıdır. Mesela, geleneksel medya elit azınlığın kontrolündedir ve üretim yapmak için uzman kadrolara ihtiyaç vardır. Sosyal medya ise her kesimden insanın, sermaye gerektirmeden –bazen çok az bir sermaye ile üretim yapabileceği bir medya düzenidir. Sosyal medyanın geleneksel medyayı da dönüştüren birçok yeni yönleri vardır. Sosyal medya, zaman ve mekân engellerini en aza indirerek sürekli iletişimi (müfritane irtibat) sağlayan bir zemindir. Bilginin ışık hızında yayıldığı, üretilen şeyin ânında etki-tepkilerde yeniden düzenlenip kemale erdirilebildiği hür, demokratik bir ortamdır. Çift taraflı ve eş zamanlı bilgi paylaşımını mümkün kıldığı için her ferdi aktif hale getirerek insaniyeti ortaya çıkaran ve teali ettiren ilahi bir ihsandır.

Dünyadaki değişim sürecine İslam dünyasında -Kur’anî bakışını koruyarak- en iyi ayak uyandıranlar asrın müceddidi ve sadık talebeleridir. Çünkü Bediüzzaman Said Nursi ve Nur talebeleri teknolojik gelişmeleri ilahi ihsan olarak görmüşlerdir. Bediüzzaman, bugünden yaklaşık yüzyıl önce, Birinci Dünya Savaşı’nda, cephede kaleme aldığı İşaratü’l İ’caz tefsirinde “Hazret-i Süleyman’a kuşdilini öğrettik” (Neml, 27/16) ayetinin radyoya işaret ettiğini belirtmiştir. Benzer şekilde Hz. Yusuf’un (a.s.) Kenan’da babasının görüntüsünü görmesinin (Yusuf, 12/24), Hz. Yakup’un (a.s.) Hz. Yusuf’un (a.s.) kokusunu almasının (Yusuf, 12/94) ve Hz. Süleyman’ın (a.s.) Belkıs’ın tahtını getirtmesinin (Neml, 27/90) insanlığın henüz bir kısmını keşfettiği yepyeni icatlara teşvik ve işaret ettiğini söylemiştir. Bediüzzaman’ın bu bakış açısıyla peygamber kıssaları okunacak olursa bilgisayar, cep telefonu, uydu yayınları, internet, sosyal medya gibi günümüz gelişmelerine Kur’an’ın asırlar öncesinden ışık tuttuğu anlaşılacaktır.

Bediüzzaman, sosyal medya gibi bir kısım iletişim teknolojilerinin gelişmesiyle dünyanın bir meclis hükmüne geçeceğini bir asır öncesinde şöyle öngörmüştür: “… Şimdi tekemmül-ü vesait-i nakliye ile âlem bir şehr-i vahit hükmüne geçtiği gibi, matbuat ve telgraf gibi vesait-i muhabere ve müdavele ile ehl-i dünya, bir meclisin ehli hükmündedir. (Muhakemat, s. 38–39)”

Kur’an’ı asrın ihtiyaçlarını dikkate alarak tefsir eden Bediüzzaman Said Nursi, ilahi ihsan olarak gördüğü yeni teknolojileri davasını yaymak amacıyla kullanmaktan geri durmamıştır. Medya perspektifinden bakılacak olursa, Bediüzzaman’ın yaşadığı dönemde hâkim olan geleneksel medyaya (gazete, radyo, sinema) müspet manada yaklaştığı dikkat çekicidir.

Bediüzzaman Eski Said devrinde gazeteleri takip etmiş, içtimai ve siyasi gelişmelere dair güncel makaleler kaleme alarak farklı gazetelerde yayınlamıştır. Risale-i Nur Külliyatı’nın telif ettiği Yeni Said devrinde dünyevi ve siyasi gelişmelerle uzun bir süre ilgilenmemiş olsa da, Üçüncü Said devrinde tekrar gazeteleri düzenli olarak takip etmeye başlamıştır. Üçüncü Said, Risale-i Nur hizmetiyle ilgili yurtiçi ve yurtdışındaki mecmualarda yayınlanan yazıları da takip etmiştir. Bazı gazete yazılarını (Büyük Doğu, Büyük Cihad, Bağdat’ta çıkan ed-Difa gazetesi gibi) Risale-i Nur Külliyatına dâhil etmiştir. Bu dönemde bir kısım menfi gazetelerin (Cumhuriyet, Yeni Ulus gibi) yalan haberlerine de tekzip yazıları gönderilmiştir.

Hapis ve sürgünlerle geçen hayatının en zorlu günlerinde dahi Nur hizmetinin geleceğine dair ümitvar olan Bediüzzaman, “bir zaman gelip radyo ile bütün âlemlere ders verilecek ve ilan edilecektir” diyerek talebelerinin şevkle hizmet etmelerini sağlamıştır. Bir gün gelip de Risale-i Nurlar radyo diliyle Anadolu ve İslam âleminde yankılandığında, bu anlamlı gelişmeyi Risale-i Nur hizmeti açısından büyük bir hayrın işareti kabul etmiş ve sevinçle karşılamıştır. Bediüzzaman’ın nazarında radyo, atomlar sayısınca şükür ve hamdlerle atmosferi dolduran, milyon dilli bir Kur’an hafızıdır. Cennetteki ilahi nimetlerin dünyevi numunesi mahiyetinde Rahmani bir hediyedir. Radyo, yeryüzünü büyük bir okula (mekteb-i imani) çeviren Rabbani bir nimettir.

Said Nursi’nin vefatından sonra da, Risale-i Nur’u daha geniş kitlelere ulaştırmak idealini taşıyan Nur talebeleri, yaşadıkları zamanın en etkili medya imkânlarını müspet yönde kullanmada öncülük etmişlerdir. Yazılı (gazete, dergi, kitaplar) ve görsel medyaya dair kamuoyunda yankı uyandıran en faydalı yayınlara imzalar atılmıştır. Şimdiye kadar Risale-i Nur’un neşrinde geleneksel medya (gazete, radyo, televizyon) imkânlarını kullanmakta öncülük eden Nur talebelerinin, sosyal medyanın (sosyal ağlar, blog, mini blog, sosyal imleme gibi) yeniliklerine de çabuk adapte oldukları gözlemlenmektedir.

Sosyal medyanın açtığı çığır, Risale-i Nur hizmetine dair birçok değişimi de beraberinde getirecektir. Mesela, sosyal medya öncelikle her bir Nur Talebesini daha aktif hale getirecektir. Risale-i Nur’u etkin bir şekilde okumaya, anlamaya ve anladıklarını paylaşmaya sevk edecektir. Sosyal medyada paylaşımda bulunan biri, arkadaşlarını etkileyebileceği gibi, onlardan gelen tepkilerle duygu ve düşüncelerini de mihenge vurmuş olacaktır. Böylelikle pasif, dinleyici, taklitçi ve nakledici olmanın ötesine geçerek Risale-i Nur’un meseleleri üzerinde daha üretici, yeni fikirler geliştirici bir yaklaşımı benimseyerek sürekli kendini geliştirmeye açık olacaktır.

Sosyal medya, Nur dershanelerini duvarlar arasında kalmaktan kurtaracaktır. Sosyal medya imkânları sayesinde dünyanın dört bir tarafındaki dershanelerde yapılan dersleri takip etmek mümkün olmaktadır. Bununla birlikte dünyanın dört bir ucundaki Nur talebeleriyle sosyal medya dershanelerinde ders müzakereleri yapılabilecektir. Sosyal medyanın demokratik dershanesinde kimlik, yaş, makam, eğitim, coğrafya, milliyet farklılıkları önemsizleşecektir. Fikirlerin kişilerle değil, kişilerin fikirlerle kıymet kazandığı samimi/ihlâslı bir ortamı sosyal medya sağlayabilmektedir. Sosyal medyayı, mantıklı, tutarlı, belagatli yeni fikirlerin rağbet gördüğü, kıymet kazandığı bir Nur meclisi mahiyetini kazandırmak mümkündür. Sosyal medya, zayıf bir hakikatin kuvvetli bir adamın elinde dahi zayıf kaldığı ve kuvvetli bir hakikatin ise zayıf bir adamın elinde olsa bile kıymetini yitirmediği âdil bir zemindir.

Sosyal medya, toplum nazarında belagatin rağbet kazanmasını hızlandıracaktır. Bediüzzaman günümüzden seksen yıl önce belagat ve cezaletin bir gün hak ettiği kıymeti kazanacağını şöyle dile getirmiştir: “Ulum ve fünunun en parlağı olan belagat ve cezalet, bütün envaiyle ahir zamanda en mergup bir suret alacaktır. Hatta insanlar kendi fikirlerini birbirlerine kabul ettirmek ve hükümlerini birbirine icra ettirmek için, en keskin silâhını cezalet-i beyandan ve en mukavemetsiz kuvvetini, belagat-ı edadan alacaktır. (Sözler, s. 240)”

Sosyal medya, en demokratik ve en insani iletişim biçimlerinden biridir. Şimdiye kadar insanların bu derecede kendini hür bir şekilde ifade edebildiği, duygu ve düşüncelerini her türlü baskılardan koruyarak paylaşımda bulunabildiği böylesi bir ortam mevcut değildi. Risale-i Nur her bir meselesi hakkında milyonlarca insanın paylaşımda bulunduğu, görüş alışverişinde bulunduğu bir sosyal medya, Risale-i Nur hizmetinin ufuklarını alabildiğine genişletecektir. Geleneksel medya imkânları ile ulaşılması mümkün olmayan insanlara iman ve Kur’an hakikatlerinin ulaştırılması mümkün olacaktır.

Risale-i Nur’un neşrinde, imkânsızlıklar içinde şevkle çalışan talebelerine “elmas kalemliler” diyerek büyük kıymet veren Bediüzzaman, yetmiş yıl öncesinin en etkili bir neşir vasıtası olan teksir makinesini “gayptan imdadımıza gelmiş Nurcu ve bin kalemli bir kâtip” hakikatinde görmüş ve Nur hizmeti için ilahi bir ihsan kabul etmiştir. Günümüzün en etkili bir neşir vasıtası olan sosyal medyayı da benzer bir bakış açısıyla değerlendirmek mümkündür. Müspet manada Risale-i Nur’un neşrine hizmetkâr kılınan sosyal medya imkânları, milyon dille düşünen ve konuşan bir Nur Talebesi mahiyetini kazanarak külli hizmetlere vesile olabilecektir.

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %